Siteiçi Arama

Sonuçlar 2-3 saniye gecikmeli gelir.


Kullanıcı Girişi
Kullanıcı Adı
Şifre
Şifrem
Yeni Kayıt
Linkler
Koruma Kontrol Genel Müd.
T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Tarım Bakanlığı Yayınları
Tarım Kredi Kooperatifler Birliği
Dünya Tarım Örgütü(TÜRKİYE)
Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü(FAO)

 
Anasayfa / Organik Toprak Düzenleyiciler / Humik Asit / Humik Asitin Toprak Özellikleri Üzerine Etkisi  / 




Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
HUMİK ASİTİN TOPRAK ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ ÜZERİNE YAPILMIŞ BAZI ÇALIŞMALAR
HUMİK ASİTİN TOPRAK ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ ÜZERİNE YAPILMIŞ BAZI ÇALIŞMALAR

Flis- Bujak ve Turski (1975), Nawrocki’deki Gri Kahverengi Orman Toprağı’nın on yıl süreyle işlenmesinin toprakların humik ve fulvik asit kapsamları üzerine etkisini çalışmışlardır. Araştırıcılar, yıllık olarak yapılan toprak işlemenin humik asiti fulvik aside göre hakim duruma getirdiğini ve humus içindeki organo-mineral komplekslerin dayanıklılığını artırdığını tespit etmişlerdir.

Baker (1977), humik asitin organik fosforla olan ilişkilerini araştırmışlardır. Araştırmacının elde ettiği sonuçlara göre; organik fosforun, alınan yüzey horizonu toprağının humik asit fraksiyonları ile birlikte bulunduğu gözlenmiştir. Ayrıca, alınan yüzey toprak örneğinde toplam organik fosfor kapsamının % 70’i humik asitin bünyesinde bulunmaktadır. Büyük bitkilerin altından alınan toprak örneklerinde humik asit bünyesindeki organik fosfor bileşiklerinin oranı % 5.0-37.0 arasında değişmektedir. Ayrıca araştırmacı, humik asitin bileşiminde görülen farklılıkların, humik asit/organik fosfor oranı ve humik asit kapsamlarının farklı olmasından kaynaklandığını bildirmiştir. Humik asit/organik fosfor oranının yaşlı topraklarda benzer olmasına karşın, genç topraklarda farklılıklar gösterdiğini saptamıştır.

Sipos vd (1978), humik maddeleri ve humik maddelerin metal katyonlarla olan komplekslerinin fiziksel özelliklerini ele almışlardır. Humik maddeler düşük pH ve sıvı çözeltiler içerisinde agregatlaşmış ancak bu agregatlar yüksek pH değerlerinde kolay parçalanmıştır. Kompleksleri oluşturan koloidal yapıyı tahmin etmede humik asitin molekül ağırlığının önem taşıdığını vurgulamışlardır. Araştırıcılar üç değerlikli metallerin humik asitle meydana getirdiği komplekslerin fazla olmasını, humik asitin molekül ağırlığının artmasına bağlamışlardır. Ayrıca magnezyum iyonunun kompleks oluşturmadaki etkisinin ise, ihmal edilebilecek düzeyde olduğunu ifade etmişlerdir.

Kowalski ve Davies (1982), silisyumun bitkilerin hastalıklara karşı dayanıklı olmasında önemli rol oynamakta ve zararlılarla mücadele yapılmadığı, bu işlemin ekonomik olmadığı durumlarda silisyumun doğrudan doğruya ortama uygulanması fikrinden hareket ederek; toprağa ilave edilen humik asitin buğday bitkisinin silisyum içeriği üzerine etkisini çalışmışlardır. Araştırıcılar, uygulanan hümik aside bağlı olarak buğdayın silisyum kapsamının arttığını bildirmişlerdir. Bu eğilimin toprağın organik maddesinin düşük olduğu ve aşırı toprak işlenmesi sonucunda toprak agregatlarında dayanıklılığın azaldığı durumlarda gerçekleştiğini saptamışlardır.

Gumuzzio vd (1985), İspanya Toledo Province’den alınan iki ayrı tuzlu toprakta yapmış oldukları araştırmalarında, humik asit uygulamaları sonucunda artan tuzluluk seviyelerinin düştüğünü ve fulvik asitlerin, tuzluluk düzeyleri üzerine daha az etkili olduğunu belirlemişlerdir. Tuzlu toprakların organik fraksiyonunda hakim olan grubun ekstrakte edilemeyen humin maddeler olduğunu rapor etmişlerdir. Jel filtrasyon metodunu tuzlu topraklara uyguladıklarında ise, organik maddenin molekül ağırlığının düşük olduğunu belirlemişlerdir.

Skujins ve Richardson (1985), Montana’daki toprakların organik madde ve humik asit durumunu, organik ve inorganik gübre uygulamaları ile toprak işlenmesi koşulları altında incelemişlerdir. Tarıma açıldıktan sonra geçen 9 sene sonucunda toprakların üst katmanlarındaki organik madde kapsamında % 53, humik asit düzeyinde ise % 23 düzeyinde ve toprakların sadece işlendiği alanlarda ise; organik madde kapsamında % 14 ve humik asit düzeyinde ise %16’lık bir artış olduğunu bildirmişlerdir. Yapılan uygulamalar ile C: N oranı 11’den 13.5’a çıktığını ve C: N oranlarının toprakların üst katmanlarında değişken özellik gösterdiğini belirlemişlerdir. Araştırıcılar humik asitin C: N oranının ise yapılan uygulamalara bağlı olmaksızın 9-11 arasında değişim gösterdiğini vurgulamışlardır.

Aydeniz vd (1986),  farklı dozlarda N, P’lu gübrelenin yapıldığı Rize, Siverek, Ankara ve Viranşehir topraklarını kullanarak, serada mini biyolojik yöntemle yetiştirdiği yağ kabağı ve ayçiçeğini üzerine humik asitin (herbex) etkisini incelemişlerdir. Rize toprağında yağ kabağına uygulanan humik asitin kuru maddeyi  arttırmadığını, N ve P’lu gübrelerin etkisini kesinleştirdiğini saptamışlardır. Siverek toprağında humik asit yağ kabağında kuru maddeyi biraz azaltmış, N’lu gübrelerin etkisini daha belirginleştirmiştir. Aynı ortamda ayçiçeğinde ise, verimi (4.01 g’dan 4.71 g’a) ve N’lu gübrelerin etkisini artırdığını belirlemişlerdir. Ankara toprağına ilave edilen humik asit, yağ kabağında kuru madde miktarını biraz artırmış (1.15 g’a karşın 1.25 g); ayçiçeğinde ise, 4.43 g olan ağırlığı 4.50 g’a çıkardığını ifade etmişlerdir. Viranşehir toprağında humik asit, yağ kabağında kuru madde miktarını etkilemezken, N’lu gübrelerin yaptığı etkiyi artırmıştır. Benzer koşullarda ayçiçeğinde kuru madde üzerine etkisi olmazken, P’lu gübrelerin etkisini artırdığını belirtmişlerdir.

Nowak (1987), değişik dozlarda azotlu, fosforlu, potasyumlu gübre ile kireç ve yulaf samanı ilavesinden sonra kum ve tınlı topraklardan izole ettikleri humik asitlerin durumunu Gas Kromatoğrafisi yöntemi ile belirlemişlerdir. Araştırıcı, düşük düzeydeki kireçlemenin humik asit kapsamlarını arttırırken; yüksek düzeydeki kireçlemenin humik asit kapsamını düşürdüğünü vurgulamıştır. Araştırıcı, oluşan humik asitin yulaf samanının parçalanmasından daha çok, yulaf köklerinin parçalanması sonucunda oluştuğunu vurgulamıştır.

Tan ve  Falcon (1987), yaptıkları inkübasyon çalışmasında, uyguladıkları humik ve fulvik asitin, nitrat ve nitrit oluşumu üzerine etkilerine bakmışlardır. Araştırma sonucunda, nitrit üretiminin pH 7.0 ve 8.0’de 0-320 mg/l düzeyinde humik asit ve fulvik asit uygulamaları sonucunda lineer bir artış gösterdiği elde edilmiştir. Fulvik asit oksidasyon işleminde humik asitten daha fazla etkili olmuştur. Nitrat üretimi, 0-320 mg humik ve fulvik asit ilave edildiği durumlarda doğrusal bir şekilde azalmıştır. Ayrıca, humik asitin maksimum nitrifikasyon oranına ulaşmak için gerekli olduğunu ifade etmişlerdir.

Yanebayashi ve Hattori (1988), 40 farklı toprak örneğinden humik asit ekstrakte ederek; bileşimine etki eden faktörleri belirlemeyi amaçlamışlardır. Araştırıcılar, humifikasyon derecelerinin Andisol (A) > Oxisol (O) > Mollisol (M) > Vertisol (V) > Histosol (H) > Entisol (E); Inceptisol (I) ve Sediment (S), sırasıyla azalma gösterdiğini bulmuşlardır. Kimyasal bileşimlerini incelediklerinde, Andisol toprakları humik asitlerin daha fazla karbon ve çok az miktarda azot içerdiğini saptamışlardır. Andisol humik asitleri karboksil ve karbonil gruplarınca zengin, alkolik hidroksil gruplarınca fakir; Endisol humik asitlerin bileşimindeki karboksil ve karbonil kapsamlarını oransal olarak yüksek belirlemişlerdir.

Kömür ürünlerinin formülleştirilmiş şeklinde kireçli zengin topraklara Fe ve Zn’nun uygulanması sırasında sentetik Fe ve Zn organik şelat alternatifleri bir saksı denemesinde araştırılmıştır. Kireçlenmiş kum içine mısır ekilmiş, tam besin solüsyonu verilmiş, Fe veya Zn’nun alternatif formları verilmiştir. Kömürden ayrılmış formülleştirilmiş hümik asit, fulvik asit ve oxicool’un diğer kaynaklardan genellikle daha üstün olduğu ortaya çıkmıştır (Barnard ve Watt, 1992).

Lobartini vd (1992), linyit ve linyit olmayan depozitten elde edilen ticari humatların bünyesindeki humik asit ve fulvik asitlerin mısır bitkisi büyümesi üzerine etkileri ve jeokimyasal özelliklerini incelemişlerdir. Spektral analiz ve infrared analizler sonucunda humatların temelde humik asit ve çok küçük miktarlarda fulvik asit bileşiminde olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca, araştırmacılara göre linyit humatından elde edilen humik asit, linyit olmayandan elde edilene göre daha çok azot, karbonhidrat ve aromatik bileşikler içermektedir. Mısırın gövde kuru ağırlığında meydana gelen değişime bakıldığında, linyit kökenli humik asitten linyit olmayanlara göre daha iyi sonuçlar alınmıştır.

Schulze vd (1993), toprak rengini belirlemede organik maddenin etkisini inceledikleri çalışmada dört Indiana toprağının Ap horizonunun farklı organik ve inorganik fraksiyonlarının renklerini belirlemişlerdir. Toprakların humik asit içerikleri saflaştırılmış ve sonucunda ortamda fulvik asit kapsamının 15 katı düzeyinde humik asitin mevcut olduğunu saptamışlardır. Siyah renkli humik asit, fulvik asitin sarımsı kahverengi rengini maskelemiştir. Bu da toprak organik maddesinin renginden sorumlu olduğunu göstermektedir.

Olk ve Cassman (1995), Humik asit fraksiyonlarının vermikülit topraklarda K fiksasyonunun indirgenmesi üzerine etkisini araştırmışlardır. Araştırma sonucunda humik asit ilavesinin K fiksasyonunu azalttığı, daha fazla miktarda toplam ekstrakte edilebilir K ve daha fazla bitki K alımı ile sonuçlandığı bildirilmiştir.

Senesi et al. (1995) yaptıkları çalışmada topraklara olgunlaşmamış ve kısmen humifikasyona uğramış çeşitli yapı ve orijinlerdeki organik atıkların ilavesinin doğal toprak humik asitinin kimyası ve komposizyonunu belirlenebilir şekilde etkilediğini bildirmişlerdir. Bu değişimlerin humik asit uygulamalarında fulvik asitlerinkinden daha yoğun olduğunu, özellikle protein, lignin ve alifatik yapı içeren organik atıkların humik asitlerinin ilave edildiklerinde toprak humik asitleri ile nispeten daha ileriki dekomposizyonlara dayanıklı yapılar oluşturduğu belirlenmiştir. Ayrıca, atıkların toprağa karıştırılmasından sonra zamanla toprak humik asitinde saptanan yapısal ve kimyasal değişimlerin daha az belirgin hale geldiği ve doğal toprak humik asitlerinin moleküler özelliklerine yaklaşan bir eğilim gösterdiği bildirilmiştir (Senesi and Brunetti 1996).

Yılmaz ve Alagöz (2005),hümik asit uygulamasının topraklarda agregat oluşum ve sitabilitesi üzerine etkisini çalışmışlardır. Bu çalışmada, farklı dozlardaki humik asidin değişik tekstüre sahip topraklardaki yapısal özellikler üzerine olan etkileri incelenmiştir. Toprak örnekleri Antalya Aksu bölgesindeki alüviyal toprakların yüzey (0-30 cm) katmanından alınmıştır. Deneme üç faklı dozdaki humik asit uygulamasıyla sera ortamında yürütülmüştür. Topraklar dört kez ıslanma ve kurumaya bırakılıp daha sonra gerekli analizler için örnekleme yapılmıştır. Agregat oluşumu ve stabilitesi, hacim ağırlığı, diğer fiziksel ve kimyasal toprak parametreleri incelenmiştir. Elde edilen verilere göre farklı tekstüre sahip topraklara humik asit uygulamasıyla agregat oluşum ve stabilitesinde önemli düzeyde (p< 0.001) farklılık bulunmuştur.
Bu yazı 2692 defa okundu.



Bu Kategorideki Diğer Başlıklar
 
MAKALELER

Yeni Eklenenler
Banka Hesap Numaralarımız
Efsus ÇİNKO-11
Efsus ÇİNKO-11
Efsus ÇİNKO-11
Efsus KOMBİ
Efsus MİKROMİKs
Efsus 13.38.0
Efsus 10.15.10
Efsus FOSFONİT 28.5.0
Efsus NP 20.20.0
Efsus LIFE 5.10.10
Efsus NPK 12.11.7
Efsus K-HUMAT * Toz Humik Asit
Efsus Humus -Sıvı Humik Asit
Efsus Organik AS

Döviz Bilgileri
(Doviz)
Alış
Satış

Dolar:
18.7592
18.7930
Euro:
20.3386
20.3752
Güncelle

Biyotar Anket

Daha önce toprak analizi yaptırdınız mı?

EVET
HAYIR

Her 6 saatte bir anketimize katılabilirsiniz.